Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Saîd Nursî ve İlmî Şahsiyyeti-2
Prof. Dr. Ahmed Akgündüz
OSAV, İstanbul – 2014
Tesbit, Tashih ve Mülâhazalar
Geçmişte Bedîüzzaman araştırmacıları/yazarları kendi eksikliklerini devlet arşivlerine ulaşamama ma‘zeretine yüklemeye çalışırlardı.. Hâlbuki eldeki vesîkalar bile hakkıyle değerlendirilemiyor, bâzan peşin kabûller öne geçiyordu.. Her Târihçede başka bir Bedîüzzamân görüyorduk..
Günümüzde de harman pek bol ama, harmana göre hâsılât yok!..
Kimseye nasip olmayan kaynak ve imkânlara ulaşan Ahmed Akgündüz’ün çalışmalarında da standart hatâ sınırlarının çok üzerindeki durumlarla cedelleşmekten kurtulamıyoruz yazık ki!..
Çok dahâ i‘tinâlı, çok dahâ sıhhatli ve akademik bir çalışma olabilirdi/olmalıydı!…
Vâ esefâ!…
B. Tunç
-Syf.9/1:
*”… ayni metni Meclis’e sununca Mustafa Kemâl ile olan sert tartışma …”
Mezkûr tartışma, (23 Kasım 1922 târihli mektub sebebiyle) 25 Kasım 1922 akşam namazı vakitlerine doğru.. Kaynağından okuyalım:
“25 Teşrîn-i sânî 1338 Cum’a-ertesi
Halîfe Hazretleri’nden Meclis’e bir cevâb gelmiş. Okunacağı sırada, “Kàimen dinleyelim” diye bir teklif dermeyân olmuş. Derken, gürültü çıkdı. (…)
Takrîben akşam namâzı sıralarında Meclis dağılırken bakdım, Dîvân-ı Riyâset Odasında Kemâl Paşa ile Bedîüzzaman Molla Saîd-i Kürdî arasında bir mübâhase var. Ben de dinledim. Bir sâat kadar imtidâd etti.
Mübâhasenin ibtidâsı; Bedîüzzamân’ın Kemâl Paşa’ya ve dahâ …” (Ali Sürûrî [Tönük]; Günlük, 25 Kasım 1922, Ankara-Millî Kütüphâne 06 mil YZA 9487.)
Mektup metninin az değişiklikle Beyannâme olarak neşri ise 19 Ocak 1923. Yakın târihlerde neşredilen Habâb Risâlesi’ne de dercedilmiş..
-Syf.9/6:
*berat
berâat (berâet)
-Syf.10/9:
*”…, onu iknâ etmek için…, Şeyh Sünûsî yerine Şark Umûmî Vâizliği, …Tedkîkât ve Te’lîfât- İslâmiyye üyeliğini teklif eylediğini …”
Bu teklifler, mâlûm münâkaşadan evvel.. Bedîüzzaman Ankara’ya gelirgelmez, hattâ İstanbul’da iken yapılmış olabilir..
A. Sürûrî’nin günlüğüne bakalım:
“İki gün evvel [7 Kasım 1922] Ankara’ya gelmiş olan Bedîüzzamân Saîd-i Kürdî Efendi sâmiîn locasında idi. Vilâyât-i Şarkıyye meb’uslarından ba‘zısının takrîri üzerine Meclis alkışlarla müşârü’n-ileyhe beyân-ı hôş-âmedî etti. Kendisi de locada ayağa kalkarak ta‘zîmatla ve birkaç kere selâm vermek sûretiyle teşekkürde bulundu.
Bil’âhare Riyâset Odasında görüştük.. 324’de gördüğüm Saîd-i Kürdî hiç değişmemiş ve ihtiyarlamamış!.. Fakat rûhan hasta olduğu hem meşhûd, hem mervî.. Hattâ Tedkīkāt ve Te’lîfât-ı İslâmiyye a‘zâlığı teklif olunmuş ise de hastalığından bahisle i‘tizar etmiş. Yine, kâ’l-evvel millî elbisesiyle geziyor. …” (Ali Sürûrî [Tönük]; Günlük, 9 Kasım 1922, Ankara-Millî Kütüphâne 06 mil YZA 9487)
Bedîüzzamân’a kulak verelim:
“O, beni taltîf etmek ve bütün Vilâyât-ı Şarkıye’ye Vâiz-i Umûmî yapmak içün, Ankara’ya istedi. Ben oraya gitdim.” (Bedîüzzamân Sa‘îd Nursî; Emirdağ Lâhikası, Y. Asya Neşriyat, 1998, s.248.)
-Syf.10/33:
*mütefekkirlerinden
mütefekkirlerden
-Syf.11/20:
*11-12 Mart 1340/1924
11-12 Mart 1341/1925
-Syf.16/5:
*Rabıtatu Alil-Beyt
Râbıtatü Âl-il-Beyt
-Syf.42/4:
*Ekim
3 Eylül’den evvel
Lemeât: Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî, Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası, 1339[H] [8 Haz. 1921 – 3 Ey. 1921] / MTH, s. 438 [“Târihçe-i Hayât’ın Zeyli ” bu eserin sonunda]
Üzerindeki notdan 1339 Ramazân’ında (9 Mayıs 1921-8 Hazîran 1921) te’lif edildiği anlaşılıyor. 3 Eylül 1921’den önce basılmış..
-Syf.45/16:
*Kitabımızın I. Cildinde ifâde ettiğimiz gibi, Bedîüzzamân Hazretleri, 1918’de 3 ay 25 günlük bir yolculuktan sonra..
Birinci cildde 3 ay 23 günlük bir yolculuktan sonra .. (Bknz: I. Cild, Syf.972)
Ancak burada da târih ve hesap hatâları var!..
Hilâl-i Ahmer murahhası Yusuf Akçura’nın 1918 Nisan başlarında Bedîüzzamân’ı Kostroma’da gördüğü dikkate alınırsa firâr dahâ sonraki günlerde muhtemelen Nisan ortalarındadır. Firar yolculuğu herhâlde 3 aydan fazla olmamalıdır..
http://risaletashih.org/bediuzzamanin-rus-esareti/
-Syf.46/resimaltı:
*28 Hazîran 1334/28 Hazîrân 1918
28 Temmuz 1334/28 Temmuz 1918
-Syf.46/çevirinin sonu:
*Fî 27 Hazîran / Yazışmalar arasında irtibâtı te’min pek mümkün olamıyor..
28 Temmuz 1334
Memduh Beyin bu yazısı, Harbiye Nezâreti’nin 21 Temmuz 1918 târihli yazının cevâbı olmalıdır. (Bkz: s.113-114)
http://www.risalehaber.com/vatan-savunmasinda-said-nursi-belgesi-75005h.htm
-Syf.51/11:
*[4 Mart
[5 Mart
-Syf.88/1619:
*Mîlâdî 1922 başı ve Rûmî 1338’dir.
Mîlâdî 1922 (Rûmî 1338) başıdır.
http://risaletashih.org/takvimler-ve-tarih-cevirme-ile-ilgili-kisa-bir-hatirlatma/
-Syf.92/16:
*2.5 yıl
yaklaşık 2.5 yıl (2 yıl 3 ay 15 gün)
http://risaletashih.org/bediuzzamanin-rus-esareti/
-Syf.93/-:
*-
Huzûr-i Sâmî-i Meşihatpenâhîye
-Syf.93/10:
*-
19 Nîsân [1]335 [1919] / (x) D. Himet-il-İslâmiyye, S. Albayrak, Y. Asya Yayınları, 1973
-Syf.93/18:
*1337/1919
1337 [23 Eylûl 1337] /1921/ (x) D. Himet-il-İslâmiyye, S. Albayrak, Y. Asya Yayınları, 1973
-Syf.94/2:
*bir berây-i tedâvî
berây-i tedâvî
-Syf.94/resim altı:
*Ayrılma Belgesi
Rapora istinâden İzne Ayrılma Belgesi / Vazîfeden istifâ şeklinde Ayrılma Belgesi değil!
-Syf.94/27:
*”Böylece … Bedîüzzamân, 18 Receb 1337 ve 20 Nîsan 1335/1919 târîhinde Dâr’ül-Hikmet’il-İslâmye’den ayrılmıştır. Yaklaşık bir seneden biraz az üye olarak hizmetini sürdürmüştür. ….”
Bu paragrafın tamâmen kaldırılması uygun olur.. Yukarıdaki tesbitler ve diğer belgeler bu hükmü nakzediyor
http://risaletashih.org/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-1878-1960-iv-1918-1922/
-Syf.94/32:
*… Te’lîf Ettiği Eserler
… Tab‘ ve Neşrettiği Eserler / dahâ uygun olur.. Çoğunun te’lîf târihlerini bilmiyoruz..
-Syf.95/1:
*Lemaât [1337-1339/1920]
Lemaât [1337-1339/1921]
-Syf.95/6:
*İşârât [1339/1921]
İşârât [1339/1920-1921]
-Syf.95/8:
*Hakîkat Çek.- I [1336/1339/1921]
Hakîkat Çek.- I [1336/1920]
-Syf.108/6:
*”Birincisi; Şeyhülislâm Kâzım Efendi’nin Bedîüzzamân’a Mahrec Pâyesi verilmesi ile alâkalı Arzıdır:”
Mahrec Pâyesi ile ilgili safha, dahâ D.Hikmet’in resmiküşâdından evvel Enver Paşa tarafından başlatılmıştır:
“Bitlis’te Ruslarla vukū’ bulan savaşlara iştirâk edip esir düşmüş ve bu def’a geri dönmüş bulunan ulemâdan meşhur Bedîüzzaman Saîd Efendi’nin aşîretlerin harbe sevki husûsundaki hamiyyetli çalışmalarına ve müşâhid ol[un]an vatanperverce güzîde hizmetlerine binâen, mumâileyhin uhdesine hâiz olduğu ilmî haysiyyet ile uygun bir rütbe tevcîhi sûretiyle taltîfi muvâfık olacağından, îcab edenin îfâsına yüce izinleri istirham edilmektedir.
10 Ağustos 1334
Başkumandan Vekili ve Harbiye Nâzırı
Enver”
(Şerîat Yolunda Yürüyenler ve Sürünenler – 1989, 148, Sâdık Albayrak)
-Syf.108/2:
*”1 Temmuz 1334/1918 târîhinde Başkumandanlık Vekâleti ile birlikte Harbiye Nâzırı unvânını da alan Enver Paşadır.” / Sanki 1 Temmuz 1918’den önce Harbiye Nâzırı değilmiş gibi anlaşılabiliyor.
Enver Paşa, Ocak 1914 ile 14 Ekim 1918 arasında Harbiye Nâzırı olarak kabînede yer almıştır.
-Syf.109/8, 9:
*(DHİ)
Dâr-ül Himet-il-İslâmiyye (?)
-Syf.109/16:
*18 Zilka’de 1336/25 Ağustos 1334 [25 Ağustos 1918]
18 Zilka’de1336/26 Ağustos 1334 [26 Ağustos 1918]/ s.110, belge aslı
-Syf.112/3:
*”Musul Vâlisi Memduh Bey’in şifreli telgrafı sâdece Şeyhülislâmlığı değil Harbiye Nezâretini(n) de harekete geçirmiştir.”
Yazışmalardan, muâmele başlangıcının Enver Paşa’nın başında bulunduğu Harbiye Nezâreti’nce Musul Vâlsi Memduh Bey’e yazılan aşağıdaki 21 Temmuz 1334/1918 târihli yazı olduğu anlaşılıyor..
Memduh Bey’in müsbet beyânâtının katkısı olduğu da şüphesizdir..
-Syf.112/cedvel:
Buradakilerin yekûnünden dahâ fazla Harbiye Nâzırlığı yapan Enver Paşa’nın cedvelin başında olması gerekmez miydi?
Not: Afvedersiniz, sonradan yaptığım araştırmaya göre bu liste, Harbiye(!) Nâzırları listesi değil, Hâriciye Nâzırları listesiymiş!.. Enver Paşa burada neden olsun ki?..
-Syf.112/7, 113/2:
*Harbiye Nâzırlığı (Mehmed Nâbi Bey zamânında) hemen mes’elenin tahkik edilmesi için Musul Vâlisi Memduh Bey’e yazı yazmıştır.”
Yazının târîhinde ve kişilerde sehiv var. 21 Temmuz 1334/1918 olacak. Harbiye Nâzırı ise Enver Paşa’dır.
Esâsen Mehmed Nâbi Bey, hayâtında Harbiye Nâzırlığı yapmış değildir.. O târihlerde de Hâriciye Nâzırı’dır.. Yanlış üstüne yanlış!.. (Bir A. Akgündüz klasiği!)
-Syf.113/2:
*21 Temmuz sene [13]36
21 Temmuz sene [13]34
-Syf.114/4:
*”Bedîüzzamân Enver Paşa’nın vazîfe teklifini kabûl etmemiş ve bunun üzerine kendisine, Harbiye Nezâreti’nin ikrâmiye ve harb madalyası vermesi kararlaştırılmıştır.”
Burada sanki teklif edilen vazîfeleri kabûl etse ikrâmiye ve harb madalyası verilmeyecekmiş gibi anlaşılıyor ki, pek gerçekçi değil.
A. Nursî’nin te’lîfi Târihçe-i Hayât (1339, s.38)’da şöyle denilmiş: “Mezkûr Kostroma’dan firâr sûretiyle Petersburg, Varşova’ya gelmeye muvaffak olmuş ve bilâhare Viyana tarîkıyle İstanbul’a gelerek esâretten tahlîs-i grîbân etmiş. Üstâd-ı Muhterem bugün İstanbul’da olub ma‘lûmâtı olmadan ‘Dârü’l-Hikmet’il-İslâmiyye’ a‘zâlığına ta‘yîn buyurulmuş ve emr-i vâkı‘ karşısında bulundurularak kabûle mecbûr olmuştur.”
-Syf.114/2. Paragraf:
Bu tashîhe muhtaç paragrafın buraya konulma sebebi anlaşılamıyor..?
-Syf.114/3. Paragraf:
*”…; 1918 Hazîrân’ında Sibirya’daki Rus esâretinden …”
Bedîüzzamân’ın firâr ettiğ esir kampının Sibirya ile alâkası bulunmamaktadır.. http://risaletashih.org/bediuzzamanin-rus-esareti/
-Syf.115/23:
*”1889 yılında kıskançlık sebebeiyle Siird’de … hançeri … Ahmed Muhtar Paşa’ya hediye etmiştir.”
1889’un ve Ahmed Muhtar Paşa’ya hediye ettiği hançerin ayni hançer olduğunun belgesi..? Arada uzun yıllar var, esâret var, vs..
-Syf.134/resim altı:
*1339/1920
1339/1920-1921 [15 Ey.1920 – 3 Ey. 1921]
-Syf.136/resim altı:
*1339/1920
1339/1920-1921 [15 Ey.1920 – 3 Ey. 1921]
-Syf.212/resim altı:
*22 Şubat 1336 (Mîlâdî 7 Mart 1920)
22 Şubat 1336 (22 Şubat 1920) / Bknz. Gazte kupürü üzerindeki târih!..
-Syf.212/dipnot:
*22 Şubat 1336 (Mîlâdî 7 Mart 1920)
22 Şubat 1336 (22 Şubat 1920
-Syf.214/20:
*12 Mar 1910
12 Mar 1920
-Syf.216/20:
*”14 Nîsan 1925’de Şeyh Saîd ve 47 arkadaşı içinde Seyyid Abdükādir de tutuklandı, yargılandı ve asıldı.”
Seyyid Abdükādir ve arkadaşları ile Şeyh Saîd ve 47 arkadaşının îdâmları ayni târihde yapılmış gibi anlaşılıyor.. Aralarında 1 ay fark var..
S. Abdülkādir ve 5 arkadaşının îdâmları, 27 Mayıs 1925
Şeyh Saîd ve 47 arkadaşının îdâmları, 28 Hazîran 1925
-Syf.269/resim altı:
*Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası, 1336/1338/1919 [1920]
Bu ibâre s.277’deki resme âid olabilir mi?.. H. Sitte’nin üzerinde târih ve matbaa adı bulunmuyor!..
-Syf.275/10:
*”… Ankara’da tab’ edilen Hubâb ve Zeylü’l-Hubâb …”
… Ankara’da tab’ edilen “Zeylü’z-Zeyl” ve “Hubâb (Habâb)” …
-Syf.275/19:
*1889’da te’lîf ettiği eser hangisidir, belge ibrâzı mümkün müdür?..
-Syf.276/8:
*Muhâkemât’ın Türkçesi … , 1918’den sonraki eserler arasında tab‘ edildiğinden …
Vâkıa mutâbık değil!.. İlk Türkce baskı üzerindeki târih 1327.. [14 Mart 1911 – 13 Mart 1912]
(Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bedîüzzamn Saîd Nursî, 2006, s. 153.)
-Syf.276/13:
*16 Şubat 1920
16 Mart 1920
-Syf.280/resim altı:
*1020’lerde
1919’da (1920’lerden evvel!)
-Syf.290/resim altı:
*1337-1339/1920
1337-1339/1921 [9 Mayıs 1921 ile 8 Hazîdaki sürede te’lif edilmiş.. 3 Eylül 1921’den önce basılmış..]
-Syf.309/resim altı:
*1338/1340/1921
1338/1340/1922
-Syf.322/ -:
*1339/1341/1922
1339/1341/1923
-Syf.323/resim altı:
*1339/1341/1922
1339/1341/1923
-Syf.324/resim altı:
*1339/1341/1922
1339/1341/1923
-Syf.329/1:
*1921-1923
1927-1928
http://risaletashih.org/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-vi-1926-1960/
-Syf.335/23:
*9 Ekim 1921
26 Eylûl 1921
-Syf.336/9:
*1921 Ekim’inde te’lîf edilip, ayni sene tab‘ edilen manzum Lemaât ..
9 Mayıs 1921 ile 8 Hazîran 1921 arasındaki sürede te’lif edilip 3 Eylül 1921’den önce tab‘ edilen manzum Lemaât ..
Üzerindeki târih (1337-1339) ve nottan 1339 Ramazân’ında te’lîf olunduğu, 3 Eylûl 1921’den önce basıldığı anlaşılıyor..
-Syf.344/34:
*1894 târîhinde yaşı onsekizdir..
1894 târîhinde yaşı onaltıdır..
-Syf.345/9:
*Abdülganî Paşa
Selânikli Mehmed Enis Paşa
http://www.rne.com.tr/portreler/selanikli-mehmet-enis-efendi-1844/
-Syf.345/17:
*Bitlis’de 2 sene kaldıktan sonra, 1897’de Van’a gitti.
Bitlis’de 2 seneden daha fazla kaldıktan sonra, 1898’de Van’a gitti.
http://risaletashih.org/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-1878-1960-i-1878-1908/
-Syf.377/resim altı:
*Millet Meclisi başlamıştır
Millet Meclisi idâresi başlamıştır
-Syf.384/25:
*[1]323
[1]324 / metin aslı
-Syf.384/26:
*meşhur
meşhûd / metin aslı
-Syf.386/dipnot:
*Târîhî Bir Celse, … sh.2 / 1. sayfadaki bu kısım Bedîüzzamanla alâkalı değil
Büyük Millet Meclisinde / alâkalı yer, 3. sayfadaki 1. sütunda
“Vilâyât-i Şarkıyye ulemâ-yı benâmından olub Anadolu gāzîlerini ve Meclis-i Âlî’yi ziyâret etmek üzere İstanbul’dan buraya gelen ve sâmiîn locasında bulunan Bedîüzzaman Molla Saîd Efendi Hazretlerine beyân-ı hôş-âmedî edilmesi hakkındaki Bitlis Meb’ûsu Ârif Bey ve rüfekāsının takrîri alkışlar arasında kırâat olundu.”
-Syf.387/resim altı:
*sh.2
sh.3
-Syf.401/ resim altı:
*meb’ûslara hitâben 10 maddelik konuşması
meb’ûslara hitâben 10 maddelik beyannâmesi
-Syf.404/4:
*22 Kasım 1922 Perşenbe günü Millet Meclisini ziyâret eder
9 Kasım 1922 Perşenbe günü Millet Meclisini ziyâret eder (s.384-385).
-Syf.405/19:
*1338
1339
-Syf.405/21:
*19 Ocak 1923’de …, M. Kemâl Paşa ile aralarında şiddetli bir münâkaşa oldu.. / belge?
25 Kasım 1922’de …, M. Kemâl Paşa ile aralarında şiddetli bir münâkaşa oldu.. / s.402
-Syf.406/31:
*dört ay kadar
beş ay kadar
-Syf.406/32:
*Hubâb ve Zeyl-i Hubâb
Zeylü’z-Zeyl ve Hubâb (Habâb) / Zeylü’z-Zeyl, Tabîat Risâlesinin Arabca aslı
-Syf.406/33:
*Reîsicumhur / Henüz Cumhûriyet kurulmamış
TBMM Reîsi
-Syf.410/13:
*7 Kasım 1922’den 30 Hazîran 1923 târihleri
7 Kasım 1922’den 30 Nîsan 1923 / 1 Mayıs 1923 târihleri / Tren biletindeki târihlere göre Ankara’dan ayrılışı 17 Nîsan ile en geç 1 Mayıs 1923 arası olabilir..
-Syf.428/4:
*22 Şubat 1339/1922
22 Şubat 1339/1923
-Syf.428/1. resim altı:
*21.2.1922
21.2.1923
-Syf.456/27:
*1907’de kaleme aldığı / ?
Bilinen İlk Gazete Yazısı: 24 Temmuz 1324 / 6 Ağustos 1908
Neşredilen İlk Kitabı, Nutuk: H.1326 [içkapak], R.1324 [dışkapak] (1908 sonları – 1909 başları)
http://risaletashih.org/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-1878-1960-ii-1908-1916/
-Syf.482/8:
*Zeyl’ül-Hubâb
Zeylü’z-Zeyl
“Zeylü’z-Zeyl
Habbe’nin ikinci zeylinde, gāyet mühim bir risâle olan hem Arabca, hem Türkce olarak kesretle intişar eden Asâ-yı Mûsâ mecmûasında Yirmiüçüncü Lem’a nâmındaki “Tabîat Risâlesi”nin muhtasar kısa Arabcası da vardır.
Bu risâle, Ankara’da te’lif edildiği zaman bir matbaada [Yenigün] tab‘ edilmiştir. İnsanların ağzından çıkan dehşetli üç kelimenin butlânını isbat ederek tabîat bataklığında boğulanları kurtarıyor. …” (M. Nûriye, Y. Asya Neşriyat, 1994, s.222)
-Syf.484/5:
*Van’a gidiş biletinin üzerindeki târih 17 Nîsan 1923
Ankara’dan ayrılış biletinin üzerindeki târih 17 Nîsan 1923
17 Nîsan, biletin kesildiği târîh.. 31(?)/4/1923 [1 Mayıs 1923] târîhine kadar mu’teber olduğuna göre kesin ayrılışı 17 Nîsan 1923 – 1 Mayıs 1923 arası.
-Syf.489/27:
*30 Hazîran ile 13 Temmûz 1923 günleri arasındaki bir günde / Yukarıdaki bilgi ve belgelere uygun değil.. Mufassal T. Hayât’daki yanlış aynen iktibâs edilmiş..
17 Nîsan ile 30 Nîsan [1 Mayıs] 1923 günleri arasındaki bir günde
-Syf.489/dipnot-3:
*Târiçe-i Hayât, sh.148
Târihçe-i Hayât, 1998, sh. 489
-Syf.492/3:
*Temmuz 1924 yılına kadar
Temmuz 1924 ayına kadar
-Syf.492/resim:
Belgenin üst kısmı çıkmamış.. Bedîüzzamân’la ilgili olduğunu nasıl bileceğiz?
-Syf.492/23, 26:
*28 Temmûz 1340/1923
28 Temmûz 1340/1924
-Syf.492/31:
*Evvelâ Trabzon Vâlîsi Cemâl Efendi Bedîüzzamân hakkında Dâhiliye Vekâletine olumsuz bir yazı yazmış …
2.Ağustos 1840 târihli yazıya göre; Trabzon Vâlîsi Cemâl Efendi Bedîüzzamân hakkındaki olumsuz yazıyı durup dururken değil, Dâhiliye Vekâleti 31.7.1340 târihli şifreye cevap olarak yazmış ..
-Syf.494/7:
*3 Ağustos 1340/1923
3 Ağustos 1340/1924
-Syf.494/10:
*7.8.1340/1923
7.8.1340/1924
-Syf.500/-:
*Bitlis, 30/Eylûl/1340/1924
Bitlis, 7/Eylûl/1340/1924
-Syf.514/12, 13:
*Dâr’ül-Hikmet’de vazifeli resmî a‘zâ olarak çalıştığı iki-üç senelik hayâtında …
Dâr’ül-Hikmet’de vazifeli resmî a‘zâ olarak çalıştığı dört sene üç aylık hayâtında …
(D. Himet-il-İslâmiyye, S. Albayrak, Y. Asya Yayınları, 1973, s.188)
Burada belirtilen dört sene üç aylık süre, hastalık sebebiyle müdeaddid def’alar aldığı ma‘zeret izinleri ile berâber olmalıdır..
-Syf.515/son satır:
*1924/1925 yıllarında
1924 yılında
-Syf.516/3, 5:
*1924 Ağustos’unda … Ramazan ayı idi. / Târihler yanlış..
1924 yılı Ramazan’ı 6 Nîsan – 4 Mayıs günlerine gelmektedir.
-Syf.518/39:
*1924 yılı yaz aylarının iptidâsında “Erek Dağı’na” çıkmıştı. / Târihler yanlış..
O günlerde henüz Van’a vâsıl olmamıştı. Van’a gelişi; 6.9.1924. Bknz: s.502
-Syf.519/6
*1924 yılının yaz başlarında, Erek Dağı Zernabad suyu başına çıktı. Târihler yanlış..
O günlerde henüz Van’a muvâsıl olmamıştı. Van’a gelişi; 6.9.1924.
-Syf.523/belge çevirisi (son satır):
*Numerosu 41
Numerosu 21
-Syf.571/ikinci resim altı:
*341/1924
1341/1925
-Syf.605/sayfa altı:
*.., şu belge Bedîüzzamân’ın 10 Şubat 1925 târînde değil, 1 Mart 1926 târînde sürgün edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Belge, sürgünün 10 Şubat 1925’de olmadığını gösteriyor ama 1 Mart 1926’da olduğunu isbât etmiyor.. Esâsen 10 Şubat 1925’in aslı 10 Şubat 1926.. (Mufassal T. Hayât,1998, s.704)
-Syf.611/:
Kinyas Kartal’ın hâtırasının belki en mühim noktası verilmemiş: “Zigana’da Bayram münasebetiyle tatlı verildi.
” (Son Şâhidler-2, Y. Asya Ya., N. Şahiner, 1981, s.17)
Not: Ramazan Bayramı, 13 Nîsan 1926
-Syf.616, 617:
*…9 Nîsan 1926 târîhinde ve güzel bir bahâr gününde, iskeleden hareket ederek Karadeniz’i seyrede ede *… 15 Nîsan 1926 günü İstanbul’a ulaşmış bulunuyordu.
Varsa belge ibraz edilmeli… Edilemiyorsa, Kinyas Kartal’ın yukarıda geçen hâtırası esas alınmalı düşüncesindeyim.. Yânî 15 Nîsan’da muhtemelen henüz Trabzon’da idi..
-Syf.617/15:
*Van’daki son yirmi aylık hayâtında …
Van’daki son onsekiz aylık hayâtında … (6 Eylül 1924-1 Mart 1926)
-Syf.622/2:
*Mayıs 1926 – Mart 1927
Mayıs 1926 – 1927 başları
-Syf.636/29:
*Isparta’da geçen 20 gün …
Belge?
-Syf.637/16:
*Ben de
Bende
-Syf.641/23:
*Onuncu Söz: 1342/1926
1342 Hicrî: 1923-1924
1342 Rûmî: 1926-1927
Karar vermek lâzım, 1342 Hicrî mi, Rûmî mi?
-Syf.641/24:
*“Onuncu Söz’ün te’lîfi Ankara’da yapılmış ve bize göre Üstâd Ankara’da iken basım ta‘lîmâtını vermiş tir. Zîrâ elimizdeki nüshalar üzerinde bulunan 1342 târîhi, Bedîüzzamân’ın te’yîdiyle Hicrî tarihtir ve te’lîf târîhine işâret etmektedir.”
Şimdiye kadar Onuncu Söz’ün Barla’da te’lîf edildiği üzerinde icmâ var idi.. Ankara nereden çıktı?.. Kaldı ki, 1342 Hicrî (13 Ağustos 1923 – 31 Temmuz 1924)’de Üstâd, Ankara’da değil İstanbul’dadır.. Ankara yerine İstanbul denilse dahâ tutarlı olurdu..
-Syf.642/1:
*“(baskısı )… 1926 yılında Burdur’da gerçekleşmiştir. … 1926 yılında birinci baskısı ve 1928’de ikinci baskısı.. Bu eseri … Bekir Dikmen .. Hamza Efendi ile berâber Osmanlıca olarak [herhâlde 1926’da Latince bastıracak değildi]63 sayfa olarak bastırdı.”
Te’lîfinin Ankara’da olduğu iddiâsı gibi 1926’da Burdur’da tab‘ edildiği iddiâsı da pek iknâ‘edici değil..
Onuncu Söz’ün Müküslü Hamza ile Bekir Dikmen’in berâber yaptırdığı biliniyor. Hâlbuki;
1) Üstâd 1926’da Burdur’da iken Barla’lı Bekir Dikmen’le muhâberesine dâir bir belge serdedilmiyor..
2) Ba‘zı kaynaklar, 1926’larda Müküslü Hamza’nın mahbus olduğunu yazıyor..
https://www.yeniasya.com.tr/2010/10/15/enstitu/h1.htm
Ayrıca; 1928 baskısı üzerinde basım târîhi ve matbaa adının bulunması, ondan iki sene evvel 1926’da Burdur’da iken basıldığı iddiâ edilen nüshada matbaa adı ve basım târîhinin bulunmaması da garîb bir durum..
Kanâatimce; s.844’de 23. Söz için serdedilen, “O zaman te’lif târîhi 1926 olur ki, elimizdeki bilgiler ile çatışmaktadır. O hâlde bu târih kaydı, yâ hatâ ile yâhud da başka maksad ile konulmuştur.” hükmü içerisinde mütâlaa edilmelidir.
-Syf.653/resim altı:
*18 Ağustos 1957
18 Ağustos 1357 (31 Ağustos 1941)
-Syf.665/10:
*… Isparta’ya getiriliyor: 1 Mart 1927
… Isparta’ya getiriliyor: 1927 başları
-Syf.670/ resim altı:
*1 Mart 1927 târîhinde Bedîüzzamân Burdur’dan Isparta’nın Barla Nâhiyesine sürgün ediliyordu.
1 Mart 1927 târîhinde Bedîüzzamân Isparta Merkez’den Eğirdir Kazâsının Barla Nâhiyesine sürgün ediliyordu.
-Syf.673/ resim altı:
Barla Nâhiyesi/ Resimde görünen Barla Nâhiyesi değil.
Barla Nâhiye Merkezi (Barla Karyesi / Barla Köyü)
-Syf.681/ resim altı:
*Barla’ya ilk geldikleri zaman çekilmiş resmi
Burdur’a ilk getirildiği zamançekilmiş resmi
-Syf.714/27:
*“Onuncu Söz” ilk te’lîf edildiğinde, ismi “Onuncu Söz” değil “Haşir Risâlesi”dir. Zâten Onunucu Söz te’lîf edildiği zaman, henüz birden dokuza kadar olan “Küçük Sözler” te’lîf edilmiş değildir.
Belge?
-Syf.719/11-12:
*1926 yılı içerisinde Burdur, Isparta ve Barla’da tamamlanan …
1926 -1927 yılları içerisinde Burdur, Isparta ve Barla’da tamamlanan …
-Syf.719/33:
*Ankara’da te’lîf edilen ve 1926 senesi içerisinde İstanbul’da tab‘ ettirilip intişâr eden “Onuncu Söz – Haşir Risâlesi”
Belge?
-Syf.720/9:
*1926 yılında Burdur’da te’lîfi tamamlanan ve Kur’ân hattı olan Osmanlıca [?] tab‘ edilip intişâr eden Haşir Risâlesi’nin kapağına “Onuncu Söz “ismi de yazılmıştır.
“Haşir Risâlesi” de mi yazıyor?
-Syf.720/15:
*Yirmiikinci Söz’ün Birinci Söz’den, ya‘nî Küçük Sözler’den önce te’lîf edildiğini Bedîüzzamân yazıyor. Buna göre 1927 yılı başlarında Yirmiikinci Söz’ün te’lîf edildiğini, Küçük Sözlerin de ayni sene zarfında te’lf edildiği görülmektedir.(?)
http://risaletashih.org/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-vi-1926-1960/
-Syf.720/Cedvel:
*Onuncu Söz 1926(?)
*Onuncu Söz 2. Zeyl 1926(?)
*Onuncu Söz 3. Zeyl 1926(?)
*Onuncu Söz 4. Zeyl 1926(?)
*14. Söz’ün Zeyli gerçekten 1933’te ve Barla’da mı te’lif edilmiştir?..
- Söz’ün Zeyli gerçekten 1933’te ve Barla’da mı te’lif edilmiştir?..
RNE’ye, İİKV’ye, Sorularla Risâle’ye, ve 2004 basımı Y. Asya Sözler’de 14. Söz’ün Zeyli başlığının yanında verilen bilgilere göre, evet..
Şimdi, Risâle’de geçen şu parçaya bakalım:
“Yedinci Suâl: Bu hâdise-i arziyye, bu memleketin ahâlî-i İslâmiyyesine bakması ve onları hedef etmesi ne ile anlaşılıyor ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına dahâ ziyâde ilişiyor?
Elcevâb: Bu hâdise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazân’ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması; hem tahribâtından intibâha gelmediklerinden, hafifçe gāfilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emârelerin delâletiyle bu hâdise ehl-i imânı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyâza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.
Bîçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyâde sarsmasının iki vechi var:
Biri: Hatâları az olmak cihetiyle, temizlemek için ta‘cil edildi…”
Çok açık ki burada zikredilen depremler; 60 kişinin öldüğü 7,1 şiddetindeki 22 Eylül 1939 İzmir (Dikili) ve 33 000 can kaybının yaşandığı 7,9 şiddetindeki 26/27 Aralık 1939 Erzincan Depremi.. Ve Üstâd o târihlerde Kastamonu’da bulunmaktadır..
Aşağıdaki parça da bu zeylin Kastamonu’da yazılmış olma ihtimâlini kuvvetlendiriyor:
“Risâlei’n-Nûr’un kerâmetlerindendir ki: Üstâdımız Radıyallâhü Anh, çok def’a risâlelerde, ‘Ey mülhidler ve ey zındıklar! Risâlei’n-Nûr’a ilişmeyiniz. Eğer ilişirseniz, yakında sizi bekleyen belâlar, sel gibi başınıza yağacaktır’ diye on seneden beri kerratla söylüyorlardı. Bu hususta şâhid olduğumuz felâketlerden,
Birincisi: Dört sene evvel Erzincan’da ve İzmir civârında vukūa gelen hareket-i arz olmuştur. O vakitler münâfıklar, desîselerle Isparta mıntıkasında Sava ve Kuleönü ve civârı köylerdeki Risâle-i Nur talebelerine iliştiler. …” (Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî)
-Syf.726/27:
*Van Vâlilerinden Hasan Paşa
Vanlı Hasan Paşa
BTBSN ve MTH gibi kaynaklarda da Bedîüzzamân’ın Vâli Hasan Paşa tarafından dâvet edildiği yazmaktadır.
Vesîkalara göre ise; Tâhir Paşa’dan evvel Hasan Paşa adında Van Vâlîsi bulunmamakta/bilinmemektedir..
Tâhir Paşa ve yakın seleflerinin Van Vâliliğinde bulundukları târihler şöyledir: Ahmed Nâzım Paşa(1895), M. Şemseddin Bey(1896), Vekil Ferik Şemsi Paşa(1897), Tâhir Paşa(1898-1906) (Abdülhamîd’in Vâlîleri, Abdülhamit Kırmızı, 2007 s. 89)
Tâhir Paşa’nın yakın halefleri: Âli Bey(1906), Ali Rızâ Bey(1907-1908 ) (Abdülhamîd’in Vâlîleri, Abdülhamit Kırmızı, 2007 s. 90)
Buraya kadar serdedilen belge ve bilgiler ışığında Bedîüzzamân’ın Van’a ilk gelişi; Tâhir Paşa dönemlerinde olmalıdır (1898)..
-Syf.726/dipnot-3:
*Şam’da … henüz çocuk iken 1911 … / belge?
Şam’da … henüz genç iken 1911 …
Kaynaklar doğum târîhini 1304 olarak veriyor.. Bedîüzzamân’dan 11 yaş kadar küçük.. O yıllarda 23 yaşlarında olur küçük çocuk (!)..
–Syf.742/13:
tâ çocukluğumda tanımış oldum.
tâ gençliğimde tanımış oldum. (1304 doğumlu olduğuna göre en erken görme ihtimâli 20 yaşlarında olur.)
-Syf.743/resim altı:
*Hâfız Hâlid
Muallim Gālib
-Syf.819/resim altı:
Resim altı yazısının yeri burası değil..
-Syf.825/4:
*1926-1928 yılları arasında
1927-1928 yıllarında
-Syf.834/sayfa sonları:
*Yirmibeşinci Söz 1928 yılında te’lîf edilmiştir. Ancak bir yazma nüshada 1342/1926 yılında te’lif edildiği zikredilmektedir. Fakat bunun bir istinsah hatâsı olduğunu düşünüyoruz.
(?)
-Syf.835/22, …:
*25. Söz’ün 1928 yılında te’lif edildiğini gösteren işâretler.. (1342/1928) ederek …
25. Söz’ün 1928 yılında te’lif edildiğini gösteren işâretler.. (1342[H]/1923-1924) ederek
25. Söz’ün 1928 yılında te’lif edildiğini gösteren işâretler.. (1342[R]/1926-1927)ederek …
-Syf.844/sayfa sonları:
*Elimizde 1926/1341 târîhinde İstanbul’da Necm-i İstikbâl Matbaasında .. basılan bir nüsha bulunmaktadır. O zaman te’lif târîhi 1926 olur ki, elimizdeki bilgiler ile çakışmaktadır[?]. O hâlde bu târih kaydı, yâ hatâ ile yâhud da başka maksad ile konulmuştur.
Elimizde 1925-1926/1341 târîhinde İstanbul’da Necm-i İstikbâl Matbaasında .. basılan bir nüsha bulunmaktadır. O zaman te’lif târîhi 1926 olur ki, elimizdeki bilgiler ile çatışmaktadır. O hâlde bu târih kaydı, yâ hatâ ile yâhud da başka maksad ile konulmuştur.
-Syf.845/sağdaki resim altı:
*1341/1926
1341/1925
-Syf.850/sayfa sonu:
*Onuncu Söz – Haşir Risâlesi’ni Kur’ân hattı ile tab’ ettirmişti.
Onucu Söz – Haşir Risâlesi’ni tab’ ettirmişti. (O târihte yeniyazı yoktu zâten!..)
-Syf.911/resim altı:
*Kitâbeti: 1352/1936, Te’lîfi:1341/1331/1931
1352[R]: 1936-1937
1341[R]: 1925-1926
1331[R]: 1915-1916
-Syf.912/resim altı:
*1931 yılı olsa gerektir ve bu duruma göre 1341 târîhi Hicrî olsa gerektir / ?
1341[H]: 1922-1923
-Syf.912/ikinci resim altı:
*24 R.evvel 1360 / 21 Nisan 1941
24 R.âhir 1360 / 20 Mayıs 1941
-Syf.975/resim altı:
*eskisi gibi
aslısı gibi
Not: Allah selâmet versin Akgündüz Hoca elemiş elemiş de dâneyi tekrar samana katmış ki, sonraki cildlere bakmaya tâkātım kalmadı dostlar!…
Bilâl TUNÇ
risalelerin bir kısmının fihristesidir. İçindeki risalelerin bir kısmının asılları
Dârü’l-Hikmet’ten başlar. Fihriste’deki numaralar, telif tertibiyle değildirler.
Meselâ, Yirmi İkinci Söz, Birinci Söz’den daha evvel telif edilmiş ve Yirmi
İkinci Mektup, Birinci Mektup’tan daha evvel yazılmış. Bunlar gibi çok var…” (Tarihçe-i Hayat)
Bu ifadelerden Yirmi İkinci Söz’ün kendisinin değil bir manada esası olan başka bir risalenin Birinci Söz’den önce yazıldığını anlıyoruz.
Barla – 360/ basım tarihleri 1921 1922 ler kitapların asıllarında ve üstlerinde..vech i tevfiki nedir.
“335” kâtip hatâsı olabilir.. Hep berâber araştıralım inşâallah..
Selâmlar..
Barla Lâhikası’nın sonlarında “Isparta Cumhûriyet Müddeî-i Umûmîliği”ne başlıklı mektubun 8. maddesinde bulunan şu kısımla ilgili olarak RisâleTashih Sitemizin tâkipçilerinden Mehmet Yiğit şöyle bir suâl tevcih etmiş: “(Hem üçyüz otuzbeş senesinde İstanbul’da tab’edilen Katre, Şemme, Habbe, Habbe’nin Zeyli …). Basım tarihleri 1921-1922 ler kitapların asıllarında ve üstlerinde.. Vech-i tevfiki nedir.?”
1335 Rûmî, 1919 olur..
Adıgeçen eserlerin basım târihleri ise şöyle:
Katre:1922-23
Şemme: 1922
Habbe: 1922
Habbe’nin Zeyli: 1922
Arada 3 sene fark var..
İki sebep akla geliyor:
1) Bu arzıhâl yazıldığında adıgeçen Eserler Üstâd’ın elinde yoktur: “…daha bilmediğim husûsî ve şahsî ve îmânî evraklarımı ve risâlelerimi tekrar iâde etmek üzere, o taharrî neticesinde alıp götürdüler.”
Üstelik tab’ târihlerinin üzerinden 15 seneden fazla bir zaman geçmiştir..
Durumun nezâketi dikkate alınırsa 1335 yaklaşık olarak verilmiştir, müsâmaha ile karşılanabilir..
2) Yâ da kitâbet/dizgi hatâsıdır..
Esâsen suâlin muhâtapları Eserleri neşreden yayınevleri olmalıdır..
Pekala zekası ve hafızası ifrat derecede olan birisi unutabilir mi?
On Dördüncü Şua’dan “Hatta sorguda bir suâle karşı dedim: “Tahattur edemiyorum.” O hâkim taaccüp ve hayretle dedi: “Senin gibi fevkalâde acîb zekâvet ve ilim sahibi nasıl unutur?” Onlar Risale-i Nur’un harika yüksekliklerini ve ilmî tahkikatını benim fikrimden zannedip dehşet almışlar.”
Şafiî’nin talebesi Müzeni diyor ki: Şafiî’ye Risale kitabını seksen defa okudum. Her defasında yeni bir hata bulur, ”Getir, dur bakalım. Bunu düzeltelim. Allah, kendi kitabından başka bir kitabın sahih olmasını murad etmedi”, derdi. Bunu İmam Abdülaziz el-Buharî, İmam Pezdevî’nin Usul’üne yazdığı Keşfü’l-Esrar adındaki şerhinin başlarında (l/4) zikretmiş, İbn Abidin de Reddül Muhtar haşiyesinde
(1/19) nakletmiştir. (Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler, s70)